Era Medya Tanıtım

22 Mart 2010 Pazartesi

Genel Haber ve Duyurular


1 Mayıs 2010 Cumartesi 12.00 - 18.00 Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Maslak

17 Mart 2010 Çarşamba

Genel Haber ve Duyurular

Bir Kaç Fotoğraf


15 Mart 2010 Pazartesi

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Sık Sorulan Bazı Sorular


Sevgili okurlar yine bir arkadaşımızın sorunu yanıtlamak gerekiyor. Bunu da genel olarak grupla paylaşmak istiyoruz. Çünkü, onların olduğu kadar genel olarak sektörün de sorunu.


biz reklamcilik okuyoruz fakulte olarak ama bazi kisiler baska bolumler bitirmelerine ragmen reklamciliga yada PR sektorune geciyorlar neymis biraz soft islermis. Canim sikildi hayattan bu sektore yoneleyim diyorlar. Yada bazilari normal branslari farkli oldugu halde reklamcilik ile ilgili yuksek lisans yapiyor ben reklamci olucam diyorlar.Cevremdede boyle kisiler cok gormekteyim. Onlar bizim onumuzu tikamis olmuyorlarmi.? O zaman biz bosunami iletisim  reklamcilik okuyoruz acaba ?
Öncelikle bu arkadaşımızdan ricamız, yazdıklarını daha iyi ve çabuk anlayabilmemiz için doğru bir yazım ile Türkçeyi kullanması. :)

Tam da "Dilin Kemiği Yok, Kuralı Var" Türkçe kampanyası yaparken kısa da olsa yazım kuralları ile ilgili bilgi vermek yerinde olacak.

Sık yapılan hatalar:

- Cümle başlarında ve özel sözcüklerde başharfler büyük yazılmalı.

- Özel isimlerden sonra gelen ekler tırnak işareti ile ayrılmalı. Ali'den haber var. Ek bir yer bildiriyorsa İstanbullular gibi, gelen ek şu şekilde ayrılmalı: İstanbullular'ın büyük kısmı...

- Özellikli bir gün ya da ay belirtiliyorsa büyük harfle başlamalı. Mayıs ayının ilk Pazar'ı sizi bekliyoruz.

- Dahi anlamına gelen de ve da ayrı yazılmalı. Mehmet de gelecek.

- Bağlaç olarak kullanılan ki ayrı yazılmalı.

Düşündüm ki cevap verdim.

- Her sözcüğü ayrı yazılır. Her şey'de olduğu gibi. Ikea bu nedenle hala yanlış kullanıyor. Doğrusu: "Evinizin Her Şeyi" olacak.

- Zerafet değil, doğrusu zarafettir.

- Mütevazi değil, mutevazıdır.

- Tel., No. gibi kısaltmaların sonuna nokta konur.

Tel. : 0212 211 11 11 gibi.

- Uluslararası ölçü kısaltmalarının sonuna nokta konulmaz. cm gibi.

- Tüm kısaltmalar büyük harle yazılır.

TDK, AB, ABD, TRT, KDV gibi.

- Türkçe, İngilizce gibi sözcükler cümle içinde büyük harfle başlar, sonuna gelen ekler tırnak ile kesinlikle ayrılmaz.
Türkçenin sorunu... İngilizcede kullanılan harfler...

Herkesin mutlaka bir yazım kılavuzu kullanmasını rica ediyoruz.

Şimdi gelelim öğrenci arkadaşımızın yukarıda sorduğu sorunun cevabına. Bunu açıkçası sektördeki bir sivil toplum kuruluşu olarak belli bir kural varmış ve bu kuralı da bu dernek belirlermiş gibi yaklaşmak çok doğru gelmiyor.
Bu tür kurallar meslek iaçıdan daha üst kurumlar yani ticaret odası gibi kurumlar tarafından konmalıdır. Çünkü, nasıl ki bir adam çıkıp ben kasap dükkanı açacağım diyemiyorsa, bu durumun reklam sektöründe de olması gerekir.

Ancak, bu drum temelinde yaratıcılık ve tasarım olduğundan çoğu kişi konuyu kısıtlamak niyetinde değil. Bu ajans sahiplerinin de işine geliyor. Yaratıcı insan nereden gelirse gelsin, bir iki yıl içinde ajansta reklamcılığı öğrenir diye bakılıyor. Çünkü, temelde pazarlama, iletişim gibi temel bilgilere çoğu ajansta yer verilmiyor. Reklam yaratıcısından bu konularda destek istenmiyor. İstenen sadece onlara verilen brif çerçevesinde yaratıcı çalışma çıkarmaları.

Standartlar sektörde henüz oturmadığından bu durum uzunca süre böyle kalacak. Türkiye'de de dünyada da bir insanı sen edebiyat okumadığın için roman, öykü ya da şiir yazamazsın ve kitap bastıramazsın diye kısıtlama yapılamıyor. İşin içinde yaratıcılık olduğundan temel bilginin olması gerekliliği zaten ortada. Bu nedenle bu durum ancak uzun süre sonra ticaret odaları, sektördeki tüm bireyler ve kurumların ortak sorunları olduğunda kendiliğniden çözümlenebilir.

Burada asıl görev siz genç iletişim mezunu arkadaşlara düşüyor. Sizler, kendinizi ne kadar çok geliştirir ve yaratıcılığınızı farklılaştırabilirseniz, sektör de size o derece inanır ve sadece sizlere yönelir.

Sözünü ettiğin canı sıkılıp sektöre gelenler kısa süre sonra zaten sektörden ayrılıyorlar.

Daha önceki mesajlarımızdan birinde yazmıştık. Her sektörün yazılı olmayan, kendi içinde geçerli kuralları var. Bu kurallar siz isteseniz de istemeseniz de yaşar. Örneğin reklam sektöründe bir reklam yaratıcısının bulunma koşulu ajansta her an bir iş geldiğinde yaratıcılığını ortaya koymasıdır. Bu nedenle dün çok iyi bir reklam yapmış bir kişinin bugün dinlenmesi ya da vasat bir iş yapması beklenmez. Bir reklamcının bir ajansta bulunma koşulu sürekli verimli olmasıdır. Çünkü, her bir bireyin verimliliği diğer iş arkadaşlarını da etkiler.

Reklam ajnaslarında sürekli bir üretim vardır. Bugün çalıştım yarın biraz dinleneyim gib ibir durum yoktur. Ya da akşam saat 6 oldu çıkayım. Yarın devam ederim, diyemezsiniz. Çalışma saatimiz yoktur.

Müşteri yapılan işi onaylamadığında yenisini yapmak zorundasınız. Hayır yenisini yapmam, bu doğrusu bunu satın alsın da diyemezsiniz.
Yani sektörde bu tür sektör içi koşulları da benimsemiş olarak sektöre gelirsiniz.

Yukarıda da belirtiğimiz üzere sözünü ettiğin "eğlence arayan arkadaşlar" zaten kendiliğinden sektörden uzaklaşır gider.

14 Mart 2010 Pazar

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Reklam Filmleri üzerine.

 Bir öğrenci arkadaşımızın yolladığı senaryo taslakları üzerine aşağıdaki bilgili geçmeyi istedik. Reklam filmi yazacak olan genç arkadaşlara. Reklam yaratıcılarının en zor yaratım alanlarından biri de reklam filmidir. Reklam filminin en önemli yapısı ise senaryodur. Klasik senaryo şekli sağ tarafta sözlerden ve solda ise o sözlerin karşılığında yapılan hareketlerin yazılmasından oluşur.

Senaryo bir öykü şekilnde de yazılabilir. Ancak hareket ve sesleri doğru eşlemek ve bir bakışta anlayabilmek için klasik senaryo çezilgesi daha kolaylık sağlar. Günümüzde yazılan reklam senaryolarının eksikliği çekilmiş reklamın içindeki bazı dramatik unsurların eksikliinden hemen anlaşılmaktadır. Bir sinema filminde olduğu gibi reklam filminde de dramatik yapı çok önemlidir. En basit dramatik yapı, Aristotelyen drama yapısıdır. Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin açıkça filmde olduğu anlaşılan filmlerdir. Reklam senaryosu yazacak arkadaşlara önerimiz, filmin ana fikri zihinde oluştuktan sonra, mekan, karakter ve zaman analizi ayrıca yapılmalıdır.

1- Mekan analizi: Reklam öyküsünün geçeceği alan/alanları tanımlamalı. Böylece mekanın nasıl ortam olacağı hem reklamverene hem de yönetmene net bir şekilde yardımcı olacaktır.

2- Karakter analizi: Reklam filmi oyunculu ise filmde yer alacak karakterlerin analizi de yine sunum sırasında önemli bir yardımcı analiz olacaktır. Kimlerdir, ne giyerler, ne içer nerde yaşarlar, demografik özellikleri, reklam filminde nasıl bir kostüm içinde olmalı, tiperi ve diğer psikolojik özellikleri...

3- Zaman analizi: Reklam filminin geçitği zaman dilimini açıkça ifade eden o zamanın özelliklerini anlatan açıklamadır. Dramatik yapının temel öğelerini basit şekilde üç ana bölüme ayırabiliriz. Giriş: Giriş bölümünde oyunculu bir reklam filmi ise mekan ve karakterlerin tanıtılması ile filme girilir. Genelde karakterler kendilerini oyunculukları ve sözleri ile anlatırlar. Mekan da kendini karaktere bağlı olarak sunmaya başlar. Giriş bölümünde yavaş yavaş olayın içine de girilir. Burada karakterlere göre izleyici aynı zamanda karakterle kendini özdeşleştirebilir. Gelişme (Doruk): Bu bölümde genelde markanın bir pazarlama sorunu vardır ve o sorun ortaya konur. karakter varsa başka karakterlerle olay örgüsü içinde ya olayla, ya durumla ya da birbirleriyle çatışmaya başlarlar. Böylece sorunun varlığı iyice ortaya konur. Bu bölümde izleyici de olayın içine kendini aynı marka ya da ürün/hizmet sorunu yaşadığını hissedecek şekilde girer. Sonuç: Bu bölümde genelde dış ses ya da karakterlerin kendileri sıkıntılı durumdan kurtulurlar. Rahtlama yaşanır. Marka biraz önce oluşan soruna bir çözüm getirir ve sorunu ortadan kaldırdığını ifade eder. İzleyici de rahatlar. Buna en iyi örnekler Cem Yılmaz'ın "nakliyat-bakliyat" reklam filmi, "çitliyo" markası için yapılan oyunculu filmler gibi filmlerdir. Tüm reklam filmlerini incelerseniz bu yapının az çok uygulandığını görebilirsiniz. Her reklam filmi bu dramatik yapı içinde olmayabilir. Ancak, önemli olan bir soruna giriş yapmak ve sonrasında da bu sorunu çözmektir. Teaser nedir? Teaser, ana marka filminden önce, seyirciyi meraklandırmak amacıyla yapılan ve çoğu zaman marka adının verilmediği reklamlardır. Plan nedir? Plan kameranın kesinti olmadan bir kerede çektiği görüntü birimidir. Sahne nedir? Bir olayın sürdüğü ve sonuçlandığı bölümdür. Dış Ses nedir? Dış ses, film içinde oyuncular dışında anlatıcı olarak yer alan kişi sesidir. reklam filminde genellik anlatıcı, son sözü söyleyen ya da kurumun/markanın sesidir. Efekt nedir? Reklam filminde senaryo üzerinde gösterilen insan sesi dışında filme konması planlanan seslerdir. Reklam müziği nedir? Reklam müziği çoğu kez markaya özel bestelenen ve izleyicinin duyma duyusuna seslenen ve akılda kalması için bestelenen müziktir

12 Mart 2010 Cuma

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Bazı Reklamcılık Bölümü Öğrencilerinin Merek Ettikleri

Bazı sorularım var. Vaktiniz vardır umarım. Yanıtlayabilirsiniz çok sevinirim.
1- Reklam yaratım sektöründe kaç kişi var?
2- Kaç büyük ajans var? (Network ajanslar ve büyük ölçekliler)
3- Kaç büyük ajans yamağı var? (Trafo vs gibi)
4- 44 iletişim fakültesi olmasının ve her yıl en az 5000 yeni iletişimci türemesin ajanslardaki turnover'ı artırmada etkili olduğunu düşünüyor musunuz? İyi çalışmalar

1- Reklam sektöründe RYD'nin 2009 yılının ikinci yarısı yaptığı ajans İK araştırmasında (İstanbul, Ankara ve İzmir içinde yapıldı/ Bursa ve diğer illeri katmadık) 800 kadar reklam yaratıcı yönetmeni, reklam yazarı, reklam sanat yönetmeni ve grafiker olduğunu tespit ettik. Bunu sektöre açıklamadık. Bu rakam kriz dönemi rakamı. Kriz öncesi, yani 2008 yılının başında 2000'ler dolayındaydı bu rakam. Kriz ile işten çıkarmalarla bu duruma geldi. Sektör kendi içinde insan kaynağı olarak daraldı. Bu durumda bırakın yeni ve genç insanların sektöre dahil olmasını, pek çok deneyimli insan işsiz kaldı. Ve bu durum epey devam edecek.

2- Bunu Reklamcılar Derneği listesinden edinebilirsin. Yabancı büyük bütün aanslar derneğe üye. Ama üstünkörü şöyle bir rakam verebilirim. 10 büyük ajansın sadece ikisi Alameti Farika ve Marka Kürk. Bunların dışında medikal iş yapan bu ajanslar seviyesinde olup da kendini çok ortalığa çıkarmayan bir kaç ajans var.

3- Çok fazlaydı eskiden ama sanırım şimdi azaldı. Trafo alt ajans değil, internet ajansı olarak kuruldu. Hem üstteki ajansın müşterilerine hem de dışarıda müşterilere hizmet veriyor. Alt ajans diye sorarsan, TBWA'in altındaki TBWA Fushion, Güzel Sanatlar Saatchi'nin altındaki Fikir Merkezi gibi ajanslar var. Ama çoğu gizli alt ajans olarak çalışıyor. Amaçları daha düşük bütçeli küşterilere hizmet vermek ve sektörde aynı kategorideki ikinci müşteriyi de almak için o ajansı kullanmak. Çünkü, normalde çok gizli bilgiler aktarıldığı için aynı ajansta aynı sektörden (örneğin bir ajansta iki mobilya müşterisi olmaması gibi) iki müşteri alınmıyor.

4- En sorunlu nokta burası. Şöyle düşün, baban çalışıyor. 30 yıl çalışıp emekli olma hakkını kazanıyor. Sonra emekli oluyor. Reklam sektöründe emekli olma oranını neredeyse %0,1 olduğunu söylesem durumun vahimliğini sanırım anlarsın. Sektörde ajans sahipleri dahil (çünkü her krizde ajans kapatmalar oluyor) kimse neredeyse emekli olamıyor. Bunun nedeni de daha genç kuşakların daha düşük maaşlara çalışmaya razı olmaları. Temel neden bu. Bu biraz yıllarca sektörde çalışıp da yaşı geçkin olduğu için sektörden uzaklaştırılma durumunu yaşatıyor anlayacağın. Yeni gelenler ise başka bir sorunla geliyor sektöre. Nedir bu? eskiden her ajansa giren genç eleman bir usta kişinin yanında işi asistan olarak iyice öğrenirdi ve işi tam öğrendiği zaman ajnasın sürekli elemanı olurdu. Bu da yaklaşık 3 - 4 yıl sürerdi. Bu ne demek biliyor musun? Reklamcılığı gerçekten içine sindirmek demek. Ama şimdi, okuldaki bilgi ve sonrasında 2 ay staj yapılıyor ve ardından bu genç arkadaşa çok pahalı bir iş teslim ediliyor. Şimdi burada ama o genç yetenekliyse diyebilirsin. Ama öyle olmuyor. Senaryo yazarken ne yazık ki hiçbir iletişim mezunu, yazdığı senaryonun drama yapısından, kurgusundan, çekim tekniklerinden, çekim olanaklarından, oyuncu karakterinde ve analizinden, mekan analizinden, olay örgüsünden, çatışma kavramından haberdar olmadığını biliyorum. Bütün bunlar zamanla ve mutlaka öğrenilmesi gereken noktalar. İletişim mezunu arkadaşlar (hepimizin olduğu gibi) hem heyecanlı hem de kendilerini tam bir reklam yaratıcısı olarak görerek geliyor sektöre. Çünkü, ne yazık ki şu sıralar televizyonda, gazetede , dergide ve diğer yerlerde çok da iyi reklam örneklerini göremiyorlar. Bir de staja gelenlerin, örneğin reklam yazarlığını sadece televizyon ve gazete reklamı yazmak sandıklarını görüyorum. prospektüs, kullanım kılavuzu, uyarı yazıları gibi binlerce yazacakları şey olduğunu duyunca sanki tokat yemiş gibi oluyorlar. Bunları okulda öğretmiyorlar mı? Bilmiyorum. Her ajansın yapısı farklıdır. Ayrıca her ajansın müşterileri de farklıdır. Bu nedenle hem çalışma ortamı hem de müşterilerin yaptıracakları işler de farklıdır. Her ajansta televizyon reklamı yapamazsınız. Bazı ajanslarda sadece çizgi altı dediğimiz mecraya çıkmayan işler yaparsınız. Ama sonuçta sizin nerede olursanız olun, yaptığınız işle gurur duyuyor, ve en iyisini yapıyor olmanız gerekiyor. Başka ajanslarda mecraya çıkılan işleri yapan arkadaşlarınızın böbürlenmesine aldırmayın. Unutmayın, onlar o müşterileri kendileri almıyor. Çalıştıkları ajans alıyor. Türkiye'de reel sektördeki istihdam ve ihtiyaçtan çok daha fazla öğrenci okullara dahil ediliyor. Bunu RYD olarak defalarca YÖK'e ilettiğimiz rapor ve mektuplarda işledik. Ancak, Türkiye'de sizler de biliyorsunuz ki, işsizlik rakamını azaltmanın en iyi yolu gizli işsiz sayısını artırmaktır. Öğrenciler, askerler, ev kadınları, evde çalışmayan kızlarımız, emekli olmasalar da işdünyasına girememiş ama tüketen yaşlılarımız... Bunların hepsi o açıklanan komik %10'luk işsiz oranının içinde değil. YÖK de her gelen hükümetin isteğini yerine getirdiği için Türkiye'de sanki sürekli ajanslara, medyaya eleman alınıyormuş gibi her yerde iletişim fakültesi açma izni veriyorlar. Oysa bırakın okul sonrası istihdamı, o okullarda çocuklara yeterince doğru eğitim verecek öğretim görevlisi bile bulmak zor. Çoğu fakültede kadro bile yok. Reklamcılık aynı zamanda bir kendini geliştirme mesleğidir. Bu nedenle bilgi çok önemlidir. Ama sektöre giren genç arkadaşlar tek beslenme kaynağı olarak interneti görüyorlar. Acı bir durum ama staja gelen öğrenci arkadaşlara bir konu verdiğimizde araştırdıkları kaynak ekşi sözlük oluyor. Oysa hiçbir bilimsel temel iolmayan bir kaynağı kullanmalarının yanlışlığını artık bizim söylememiz bile hata. Kitap okumuyorlar, sinemaya çok az gidiyarlar, TV'de tartışma ve siyaset programı izlemedikleri için gündemi bilmiyorlar, gazete ve dergi okumuyorlar. Tüm günleri internette geçiyor. İnternette de çoğunlukla blog okuyorlar. Bilg kaynakları neler? Marketing Türkiye, Mediacat dergileri reklam için, The Brand Age dergisi marka için, IP ve digital Age internet için, Grafik Tasarım grafik tasarımcılar için önemli yerli dergiler. Ve bunlar her yerde var. Önemli siteler var. Yüklü şekilde bilgi bulunan. İletişim mezunu arkadaşlar sadece reklam ajanslarını düşünüyor genelde. Oysa dışarıda binlerce kOBi ve bunların reklam ve halkla ilişkiler departmanları var. Oralarda da çok keyifli bir çalışma ortamı olduğunu unutuyorlar. Ayrıca son yıllarda hızla yükselen yeni bir alan var, biliyorsun. İnternet dünyası. Bugün Türkiye'de sayısı hızla yükselen internet ajansları var ve ciddi şekilde eleman eksikliği yaşıyorlar. Tabii ki bilgi sahibi ve yetenekli elemanlar arıyorlar. Bu ajanslar da sizler için yeni bir alan artık. Doğrudan pazarlama şirketleri de yine son yıllarda gittikçe çok iş yapan tanıtım kurumlarından. Bu şirketler de sizleri bekliyor. Halkla ilişkiler şirketlerini zaten biliyorsunuz. Medya satınalma ve medya planlama şirketleri... Reklamverenlerin en çok ilgilendikleri alan artık burası. Bu alan da sizleri bekliyor. Şimdi, tekrar reklam ajanslarına dönecek olursak, Reklam ajanslarında temelde üç ana alan bulunuyor.

1- Stratejik planlama
2- müşteri grubu
3- yaratıcı grup

Reklam sektöründe işe başlayacak arkadaşlara hemen hatırlatmak isterim. Sektörde sabah 9, akşam 6 gibi bir saat sınırı yoktur. Gelen iş bitene kadar, hatta bazen sabahlayıp günlerce eve gitemeden çalışılır. Fazla mesai saati diye bir durum yoktur. Çünkü, bir ajansta bulunma koşulunuz aslında saat üzerinden çalışma değil, işi tamamlama üzerindendir. Bu da sizin yeteneğinize göre bazen bir saatte biterken bazen asla bir fikir bulamayabilirsiniz ve zamanınız ajansta, müşterinin de onaylayacağı doğru fikri bulmaya çalışmakla geçer. Sizin bulduğunuz fikir en yaratıcı, en doğru çözüm değildir. Markaya uygun ve müşterinin onaylayacağı iş bitmiştir. Unutmayın her zaman sizin yaptığınız işten daha iyisini yapan birileri mutlaka çıkabilir. Şimdilik söyleyeceklerimiz bu kadar.

9 Mart 2010 Salı

Şiirlerim ve Mahir Ziya

Kadınım Yokluğun Adı
Bir Kadın vardı hayatımda
Daha hayat yokken kadınımda
Bir hayat vardı hayalimde, kadınım
Sen olmaksızın sesiz kalmaksızın
Güzel gözlerinde sensizliği Tadmaksızın


hayalin tadı yoktu
Hep hayalin sesi vardı
Kulak kesilmeksizin
Bir Kadın vardı hayatımda
Yok oldu demeksizin
Hayat hep vardı,
O hep yok oldu...

7 Mart 2010 Pazar

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Hangi Araştırma?
Markaların en önemli sorunu markaları ya da ürünleri ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmamalarıdır. Peki markalar aslında hangi bilgiye sahip olmalılar? Ve bu bilgiye nasıl sahip olurlar? Markalar pazardaki mevcut ürün/markalarının pazarlama sorunları ya da pazara yeni çıkaracakları ürünleri için - Tüketici tercihi- Hedef kitle profili- Pazar dinamikleri gibi bilgilere sahip olmaları gerekir.

 Bu bilgilere de eşe dosta sorarak, pazara çıkıp bizzat market market gezip kişisel gözlem yaparak sahip olunmaz. Bu yöntem eskiden doğru olabilirdi. Çünkü eskiden bu kadar pazar, bu kadar yoğun kitle, bu kadar farklı segmentler, bu kadar kitle iletişim araçları yoktu. Artık marka sahiplerinin markalarına yön verebilmeleri için bilimsel araştırmalara sahip olmaları gerekiyor. Ama markalar bu bilgilere ulaşmak ve markaları için oluşturacakları stratejilerde hangi araştırmaları yapacaklarını da pek bilmemektedirler. • Kalitatif Araştırmalar: Temelinde nedenselliğin bulunmaya çalışıldığı araştırmalardır. Bu araştırmalarda alınabilecek cevaplar daha derine inilebilen araştırmalardır. Özet olarak sayısal değil sözel verilerin derlenmesidir. • Kantitatif Araştırmalar:Verilerin istatistiki temelde sayısal olarak sonuçlandırıldığı araştırmalardır. Araştırmanın kalitatif ya da kantitatif (ya da her ikisi birden) yapılıp yapılmayacağı araştırma kurmu ile yapılacak ortak tartışmalarda ortaya çıkarılması sağlıklıdır. Araştırmalar reklam üzerine yapılacaksa, pretest ve posttest araştırmalar yapılabilir. Pretest araştırmalarının amacı, reklam yayınlanmadan önce ilgili örnek kitleye reklamın ve mesajın doğru algılanıp algılanmadığı, ne hissettirdiği, markaya uygun olup olmadığı gibi bilgiler alınarak reklamda revize şansı yaratır.

Posttest araştırmalarının amacı ise, yayınlanan reklamın ilgili örnek kitle üzerinde etkili olup olmadığı, ulaşıp ulaşmadığı, mesajın başarısı, yapılan reklam harcamasının doğru kullanılıp kullanılmadığı bilgilerine ulaşılır. Araştırmalar ile markaların ürünü pazara çıkarmadan önce, ürün pazarda ise ürünü geliştirme ve değiştirme, reklam üzerine yapılıyorsa reklamın yapımı öncesi ve sonrasında da değiştirilmesi durumlarından gereksiz masraflardan kurtulma olanağı ortaya çıkar. Aynı zamanda medya planının testi de yapılmış olunur. Tüketici tercihi, pazar dinamikleri gibi araştırmalar aynı zamanda reklamverenlerin reklam ajnaslarına sağlayacakları çok önemli verilerdir. Bu veriler sayesinde reklam ajansları markanın mesajını ve iletişim çalışmasını oluştururken sağlıklı bir nokta atışını yakalamış olurlar. Her araştırma kurumunun hemen hemen aynı konularda farklı içeriklere, yaklaşımlara ve isimlere sahip araştırma modelleri mevcuttur. Bu nedenle yukarıda da belirtitğmiiz üzere reklamveren ilgili modeli seçeceği kurumu ve modeli karşılıklı görüşmelerle kararlaştırır. Markalar, araştırma yapmak için kurumsallaşmış araştırma kuruluşları ile çalışmalıdırlar.

5 Mart 2010 Cuma

Şiirlerim ve Mahir Ziya

Mahir Ziya Divanı

Bir hayat ki kayıtsız olsun
Hayat ki sevgisiz kalmasın

Bir hayat ki lafsız yalansız olsun
Hayatım olsun  olmasınmın kalsın kalmasın

Hayatta olanda olmayanda kalmasın
Gerçekler gerçek gibi

Yalanlar yalanın söylenmediği
Hayatta kalanlar hayatın kalmadığı

İnsanlar İnsanca kalmasada
Dünya'nın insana inasanın tamamlayanına

İhtiyacının kalmadığı yerde
Tamamlayanın yerinde duramadığı
Sözün sensiz sensizliğin söz
Şiirin sen senin siir olmadığın yerde
Şiir kalsa sensiz
Şiirin sadakiti sorgulananda
Kalbine yenik düşen sevgiyle
Ne pişmanlıktır seveninki
Ne bile bile bimezliktir sevginin ki

3 Mart 2010 Çarşamba

Bir Kaç Kitap Önerisi

Madem seçimler yaklaşıyor,

o zaman İlgilenen iletişimciler için kısa bir kaynak listesini vermek gerekir. Kitap ve yazar isimleri aşağıdadır.


Siyasal İletişim Yönetimi / Ferruh UZTUĞ


Siyasal Marka / Ferruh UZTUĞ


Siyasette Güvenlirlik İmajı / Mehmet Fidan


Reklamcılık ve Siyasal Reklamcılık / Oktay Taş


Siyasal Reklamcılık / Hıfzı Topuz


Siyasal İletişimi Anlamak / Oya Tokgöz

Siyaset Sosyolojisi / Maurice Duverger


Modern Türkiye'de Siyesi Düşünce / Tanıl Bora


Türkiye'nin Siyasal Rejimi 1980-1989 / Taha Parla


Türkiye'de Siyasi Parti Seçmenlerinin nitelikleri, Kimlikleri ve Eğilimleri / Necat Erder


Türkiye'de Siyasal Katılım / M. KÜÇÜKYILMAZ, M. Mücahit


Politikanın İletişimi İletişimin Politikası / Eser Köker


Siyasal İletişim / Aysel Aziz


Nutuk / M. K. Atatürk


Seçim Zamanı Siyasal Kampanyalar / Hans Anker, Pav Baines 2.004 ve 2.005


19. Yüzyıldan 20. Yüzyıla Modern Siyasal İdeolojiler / Birsen Örs


Türkiye'de Toplum ve Siyaset Makaleler / Şerif Mardin


Siyasi İktidarın Cinsiyeti / Cemal Bali Akal


Türk Sagi ve AKP / Hasan Bülent Kahraman


Siyasal Düşünceler Tarihi / Çetin Yetkin


Çamurda Dans / Ayten Görgün


Siyasal Değer / Bahar Eroğlu Yalın


İletişime Yeni Yaklaşımlar / Demet Gürüz, Ayşen Temel


Politika ve Propaganda / Jean-Marie Domenach


SİYASİ PARTİLER / Maurice Duverger


Siyasette Felsefe Medya ve Ahlak / Serdar Taşçı


Siyasal İletişim / Ahmet Kalender


Parti Seçmenlerinin Siyasal Yönelimlerine Etki Eden Sosyoekonomik Faktörler / Şaban Sitembölükbaşı


Türkiye'de Yerel seçimler / Ali Eşref Turan


Sosyal Psikolojik Açıdan Kamuoyu ve Siyaset / Ali Dönmez

Siyasal İletişim Stratejileri / Abdullah Özkan


Postmodern Paradoks ve Siyaset / Bülent Evre


Politikada Şiddet / Taha Akyol


Siyasetin Sosyolojisi: Kavramlar Tanımlar Yaklaşımlar / Nur Vergin


Siyaset / MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE


Siyasetini Arayan Ülke / Doğu Ergil


Siyaset Teorisinde Mükemmeliyetçilik / Zekeriya Tüysüz


Siyasal Tarih / Toktamış Ateş


Siyasette Merkezi Yeniden Kurmak / Ufuk Söylemez


Hukuk Ahlak ve Siyaset Üzerine / Arthur Schopenhauer


Türkiye'de Siyasal Sosyalleşme ve Siyasal Sembolizm / Mimar Türkkahraman


Türkiye'de Bir Grup Genç Siyasetle İlgilenirse Ne Olur / Tuna Bekleviç.

2 Mart 2010 Salı

Şiirlerim ve Mahir Ziya

Sensiz Şiir

Sensiz bir denizdi yalnızlığım
Sensiz deniz içinde kalabalıklığım

Gözyaşı içinde yok olmuşluğum
Kalabalıklar içinde sensizliğim

Geldin kalmışlığımda devamlılığım
Bir anda gittin!

Devamında film bitmişliğim
Ne olur gitmeseydin!...

Ah birde gitmeseydim!
Şimdi ne pişman olmuşluğum...

Genel Haber ve Duyurular

Uluslar Arası Ekslibris Yarışması

Uluslararası Ekslibris Yarışması'nın www.aed.org.tr adresindeki duyurusundan... Ayrıntılı bilgiyi siteden edinebilirsiniz.



Değerli Ekslibris Sanatçıları, Tasarımcıları ve Üyelerimiz,


Sizleri, İstanbul Ekslibris Derneği, Feyziye Mektepleri Vakfı ve Işık Üniversitesi'nin birlikte organize ettiği; 25 - 29 Ağustos 2010 tarihlerinde İstanbul'da yapılacak 33. FISAE Uluslararası Ekslibris Kongresi'ne ve Ekslibris Yarışması'na davet etmekten mutluluk duyuyorum.

Ekslibris kongresi ve yarışmasının amacı, Türkiye'nin ekslibris sanatında geldiği noktayı uluslararası platforma taşımak, ekslibris yoluyla ülkemizi, kültür ve sanatımızı yurt dışına tanıtmak, dünya ülkeleri arasında bir kültür köprüsü yaratmak, özgün ekslibris çalışmalarını değerlendirmek, ekslibris sanatının yaygınlaşmasını sağlamak ve yaratıcılarını teşvik etmektir. Bu kongrede 40'a yakın ülkenin ekslibris sanatçıları, tasarımcıları ve koleksiyoncuları bir araya gelecek, ekslibris değiş tokuşu yapacak, birbirleriyle kaynaşma fırsatı bulacaktır. Çeşitli sergiler, müzeler görülecek, tekne ile boğaz turu yapılacaktır.

İstanbul dışından gelecek katılımcılar ekte sunulan konaklama seçeneklerini de düşünebilirler. Yalnız İTÜ yurtlarından yararlanmak isteyenlerin hasipp@ttmail.com'a bilgi vermeleri gerekmektedir. Kent merkezinden kongrenin yapılacağı Maslak'taki Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne metro, otobüs ve dolmuşlarla kolayca ulaşılabilmektedir. Katılımınız ile daha da anlam kazanacak bu kongre ve yarışmayı şimdiden programınıza almanızı tavsiye ederiz. Kongreye katılmakla, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul'u ve kültürel etkinlikleri farklı bir açıdan görme fırsatı da bulacaksınız.

İşbirliğiniz ve destekleriniz için teşekkür eder, sizleri İstanbul'da ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağımızı belirtmek isterim. İstanbul'a, ekslibris kongresine bekliyoruz.



Saygılarımla.
[Valid Atom 1.0]