Era Medya Tanıtım

25 Şubat 2010 Perşembe

Bazı Örnek İlistrasyonlar ve Dijital Resim

İnsanla İlgili Bazı Notlar

Besinlerimiz ve biz
MSG NEDİR?...

MSG adında bir yiyecek katkı maddesi var.
MONO SODYUM GLUTAMAT
Yiyeceklere katıldığında, o yiyeceğin tadının beyin tarafından güzel
Olarak algılanmasını sağlıyor. Tatlı, tuzlu, acı fark etmiyor.
Hangi yiyeceğe katılırsa lezzetliymiş gibi geliyor. O yüzden gıda
üreticil erinin bir çoğu MSG'yi karlı olduğu için kullanıyorlar.
MSG ZARARLI MI ?
Buna okuduktan sonra siz karar verin.
Bu madde Nörotoksin. Sinir hücrelerine zarar veriyor. Merkezi sinir
sistemi tahribatı ve
buna bağlı olarak ALZHEİMER, PARKİNSON, HUNTİNGTON hastalıkları, SARA
(Epilepsi)
Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı) Yağ birikimi, doyma
mekanizmasında bozukluk,
obezite. Büyüme hormonu baskılanması. Pankreas hasarı, insülinde
artış, ve buna bağlı diyabet.
Böbrek ve karaciğerde ciddi hasarlar. Bu madde hamilelerde plasenta
bariyerini geçebiliyor, anne karnındaki bebek de aynı tahribatlara
maruz kalıyor.
Özellikle çocuklarımızın hatta büyüklerin de çok severek yediği
CİPS'lerde çok kullanılmakta. Hazır köfte harçları, Et suyu
tabletleri, Hazır çorbalar, Dondurmalar, renkli yoğurtlar ve benzeri
bir çok üründe var.
Şimdi diyeceksiniz ki, Madem bunca zararı var, neden kullanıyorlar?.
Küreselleşen dünyada, ticaret de küreselleşti. Küresel ticaret devleri
insaf, merhamet
gibi duygularla asla çalışmaz. Onların amacı çok kar etmek, çok daha büyümektir.
Bu mamuller, al benisi olan renklerde ve janjanlı ambalajlarda sunulur.
Televizyon, gazete ve duvar reklamlarında onlara sıkça rastlarsınız.
Sadece maddesel tadıyla de ğil, görsel yollar ile de beyinlerimize
kazınır adeta.
Basit bir hesap yaparsak, ucuz zannedilen bu ürünleri çok pahalıya
tükettiğimizi görürüz.
Mesela Cips. Semt pazarlarında 3 kg . patatesi 1 TL ye alabilirsiniz.
Oysa ki 50 gram CİPS 1 liradır.
Yani 1 kg . Cipsi, 20 ytl.den tükettiğimizin farkında bile değiliz.
Olumsuz etkileri de cabası. bu mamull eri üretenler !....
Kendi ürettiklerini asla yemezler, içmezler. Onların gıdaları organik
ve doğaldır.
Son zamanlarda organik tarım yapan çok güçlü özel şirketler türedi,
burada itina ile yetiştirilen ürünleri semt pazarlarında göreniniz var mı?
Ben henüz rastlamadım.
Gelelim genel sağlık boyutuna;
Son 25 yıla dikkatle göz atacak olursak, çocuk yaşta diyaliz cihazına
bağlı yaşamaya mahkum edilenler.
çok küçük yaşta şeker hastalığı ile tanışan çocuklar, obez çocuklar,
asabi çocuklar,
9-10 yaşında buluğ çağına girenler, çeşitli nedenlerle engelli
doğanlar ve bu sayının
ülke nüfusunun % 12'sine çıkması ve benzerleri.
Ve sizlerinde aklınıza gelebilen yeni hastalıklar. Hastalıkları
üretenler, ilaçlarını da ihmal etmediler.
Bu da madalyonun diğer karlı yüzüdür. Karbondioksitli meşrubatlardan,
sakıncalı hazır gıdalara varana
kadar bir çok yerde çeşitli uyarılar yazıldı, çizildi. Durumu
ciddiyetini anlayabilenimiz var mı?
Bu sorunun cevabı, tüketim miktarıdır.
Şimdiki eğitim sistemimiz endüstri, tarım, genel kültür alanında
yetersiz kaldığından,yeni nesiller tehlikenin farkında değildirler.
Emperyalist devletler, egemen olmak istedikleri toplumun eğitimli
olmasını istemezler.
Onlar için önemli olan kendi halkları ve elde edeceği yeni sömürü kaynaklarıdır.
Her yıl eskiyen, yaşam kaynakları azalan, küresel ısınma ile kuraklık
tehlikesi yaklaşan bir dünyada,
Küresel güç olan emperyalist devletlerin acımasızlığının arttığı bir dünyada,
Dengelerin ve haritaların değiştirilmek istendiği bir dünyada
yaşadığımızı asla unutmamalıyız.
Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşadığımızı da asla unutmamalıyız.
Gelin bu güzelim yurdumuza hep beraber sahip çıkalım.
YARIN ÇOK GEÇ OLMADAN !.....LÜTFEN ... MÜMKÜN OLDUĞUNCA ÇOK KİŞİYE GÖNDERİNİZZZZZZZZZZ.

23 Şubat 2010 Salı


Ben Mahir Ziya OKAN


HAKKINDA
Soğuk bir kış günü Kasım ayının 19'unda dünyaya geldim. Bu gün 42'li yaşlarını sürüyorum. İlkokul ortaokul ve liseyi normal lisede bitiren bu insan Üniversiteyi Anadolu Üniversitesi işletme fakülteşinde bitirdi, bir süre sonra Gazi Üniversitesi Matbaa Öğretmemliği Bölümünde iki yıl eğitim aldı, daha çocukken yaşamına giren resim sanatı ile işletmeciliği birleştirerek ERAMEDYA'YI kurdu .

Blogunda Grafik Tasarım, Resim Sanatı, Genel İşletme ve İktisat, Sanatın İşletmeciliği, Karikatür Sanatı, Grafik Tasarım da Tasarım Problemleri, Yazdığı Romanların bir kısmı Sosyoylji Felsefe Tiyatro Sanatı ve Gerekli gördüğü diğer konular hakkında eğitimler verecektir

Ancak Susattıran Reklam Su Sattırır !

Eramedya Özel Olarak Kurumsal Kimlik, Katalog Yapımı, Logo Tasarımı, Prestij Katalogu, Kartvizit Ve Broşür Tasarımı, Promosyon, İnsert, Dergi Ve Kitap Tasarımı, Genel Olarak Tüm Matbaa Çeşitlerinde Hizmet Vermektedir.



Hizmet alanımız satış ve üretim sürecindeki gereksinimlerin karşılanmasından bir firmanın ticari ürünün tanıtılması kurumsal kimliğinin dolayısıyla markanın yaratılmasına değin geniş bir aralığa karşılık gelmektedir. Reklâm da bir yatırımdır ticari amaçlarımıza ulaşmak için yatırımlınızın hedefe ulaşması gerekmektedir. Çalışma ilkemiz müşterimizin yaptığı harcamanın amacına ulaşması ve uzun soluklu ticari ilişkilerin geliştirilmesidir. bu ikisinin birbirine bağlı olduğunun bilincindeyiz size işinizin özgün gereksinimlerinden standart gereksinimlere değin uygun fiyat anlayışıyla geniş bir yelpazede hizmet vermekten mutluluk duyacağız. İşte bizim şiarımız budur. Kitleyi önce susatmadan, su satamayacağımızı biliriz. Susamış kitleye de doğru zamanda, doğru yerde su vermeyi biliriz. Bu kadar sudan bahsettikten sonra sakın ha sudan bir ajans olduğumuzu düşünmeyin. Burada bütünleşmiş iletişim kuramının penetrasyon süreci üzerindeki etkilerinden de bahsedebilirdik ki; Siz de bu yazıyı okumayı burada keserdiniz. Amacımız fiyaka satmak değil, sizin ürettiklerinizi satmak.Ancak şurası aşikâr ki; eğer suyla çalışan otomobil üretmiyorsanız kimse sizin ürettiklerinizi dört gözle beklemiyor.

İşte biz de tam bu noktada devreye gireriz. Zaman zembereğinden boşanmışçasına akarken, yavaş olan hiçbir şeye tahammülümüz yok. Asansör beklememek için ajansımızı giriş kata kurduk yahu! Eğer vakit kaybetmek sizin bünyenizde de sinir üretiyorsa, arayın konuşalım, gelin görüşelim, yedi kişi toplayın halı saha maçı yapalım.Devre arası yeter arif olana... İşimizin en motive edici tarafı kazanmak için size kazandırmak zorunda oluşumuzdur (halı saha maçları hariç). Evet, size marka kazandırmak zorundayız, para kazandırmak zorundayız ama kaybedilmiş zamanı asla kazandıramayız.

SİZ VARSANIZ BİZ BURDAYIZ !

22 Şubat 2010 Pazartesi

Genel Haber ve Duyurular










28 Şubat Pazar Günü İstanbul

Advanced InDesign CS4 ve
Kullanım Püfleri
Istanbul Advanced InDesign CS4
Seminerleri 28 Şubat Pazar Günü


Yayıncılar, Reklam Ajansları, Matbaalar için çok özel olan ve özel bilgilerin paylaşılacağı bu seminerleri kaçırmayın.

Reklam, Kitap, Dergi, Süreli Yayın Hazırlamada Büyük Kolaylıklar
Bu sefer InDesign programının fazla konuşulmayan, kullanımı hakkında yeterli bilgi bulunmayan özelliklerini masaya yatırıyoruz. Enine boyuna tartışmak ve daha detaylı görmek, öğrenmek için Lotus Seminer Salonu’nda 6 saatlik bir seminer düzenliyoruz.
Katılımcıların beklenti ve sorularına net olarak yanıt verecek bu seminer programında, önceden panelist CEYHUN AKGÜN’e mail yoluyla sorularınızı, öğrenmek istediklerinizi sorarak seminer akışında yanıt bulabilirsiniz.
InDesign CS4’ü, 6 saat boyunca çok yakından inceleyeceğiz. Reklam Grafiğinde, Kitap, Dergi gibi süreli yayıncılıktaki InDesign’ı keşfedeceğiz. Karşılaştırmalı örneklerimizle, en önemli özelliklerinin üzerinde birlikte tartışacağız. Seminerde ileri düzey InDesign işlenecektir. InDesign'ın püflerine bu seminerde sahip olacaksınız. Seminer sonunda katılımcılara sertifika verilmeyecektir.

>>> Istanbul Seminerinin Detaylarıiçin Tıklayın

Tarih: 28 ŞUBAT Pazar Saat: 12:00 - 18:30

Yer: Ergenekon Mahallesi Ölçek Sokak No: 84

(Papa Roncalli) Şişli / İstanbul

20 Şubat 2010 Cumartesi

Bazı Örnek İlistrasyonlar ve Dijital Resim

Genel Haber ve Duyurular

Adobe Eğitimleri En Tecrübesiz Grafiker Adaylarını
Dahi En Baştan Tecrübeli Grafikerlerin düzeyine Gelinceye Kadar Destekleyecek

19 Şubat 2010 Cuma

Bazı Örnek İlistarasyon ve Dijital Resim

Bazı Örnek İlistrasyonlar ve Dijital Resim


18 Şubat 2010 Perşembe

Bazı Örnek İlistrasyonlar ve Dijital Resim

16 Şubat 2010 Salı

Bazı Örnek İlistrasyonlar ve Dijital Resim

14 Şubat 2010 Pazar

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Mahir Ziya Hoca'dan

Konu: Ali Atıf Bir'den
Ali Atıf Bir Yorumu. Çok yerinde bir tespit. Biz söyleyince olmuyor ama Hoca söylediği için belki dikkate alınır. Reklamcılıkta felaket dönemine doğru Kusura bakmayın Petrol Ofisi'nin Kadir İnanır ve Yaban'daki karakteri kullanarak ürettiği reklamdan sonra Türkiye'de reklamcılığın nereye gittiğine bakmakta fayda var. Türkiye'de bir nesil reklamcı, 1980 darbesiyle birlikte işlerinden koparılan, 1980-2000 döneminin "bilgi çağı" düşünüldüğünde o döneme göre entelektüel seviyeleri yüksek eski "solculardan" oluşuyordu.

Bu "zoraki reklamcılar" , reklam işini çok sevmeseler de, reklamcılık mesleğini içselleştirmeseler de iş ahlakları gereği "iyi" reklam yapmaya, sonuç odaklı reklam yapmaya, "reklam nasıl çalışır" bilgisine önem vererek reklam yapmaya özen gösterdiler. 2000-2010 dönemi ise reklam sektörünün sığlaştığı bir dönem oldu. Çok uluslu firmalar dahil olmak üzere, onlardan türeyen çok sayıda küçük reklam ajansının çoğunluğunda reklamcılığı sadece ünlü kullanmaktan, güldürmekten, dikkat çekmekten ibaret sanan reklamcılar iş üretmeye başladı. En önemlisi de bu reklamcılar büyük resmi göremeyip, "reklamın nasıl çalıştığına kulak tıkayıp" günlük popüler bilgilerle kampanyalarına yön verip hedef kitlelerle iletişim kurduklarını sanıyorlar. Petrol Ofisi'nin "Yaban" temalı reklamında ürünün temel vaadi, yeni nesil VMax'in 100 litrede 4 litreye varan tasarruf imkanı, reklamın içine iyice yedirilmesine rağmen gölgede kalıyor ve görmezden geliniyor. Neden? Çünkü temel iletişimin amacı Vmax markasının özüne tasarrufu yerleştirmek değil, "nayırla nolamazla, Kadir İnanır'la" dikkat çekmek, beğeni kazanmak, konuşulmak... Eğer Vmax'in güçlü bir vaadi olmasa bu yapılanlara bir şey demeyeceğim. Vaadin olmadığı yerde Petrol Ofisi reklamı başarılı reklam. Amaa "100 metrede 4 litre tasarruf" vaadinin bulunduğu yerde bu reklam gece geçen gemi gibi. Afton Greenclean Teknolojisi ne demek bilen var mı? Bilemezsiniz çünkü en önemli kanıt Petrol Ofisi reklamlarında kıyıya köşeye saklanmış durumda... Benim ki iyi niyetli bir uyarı. Yanlışsam reklam çalışır, satışlar artar (frekans etkisinden daha büyük tabii ki!) bana da susmak düşer. Doğruysam reklam sektöründe büyük felaket dönemine (2010-2020) az kaldı!

10 Şubat 2010 Çarşamba

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Mahir Ziya Hoca'dan
TANIMLAR 4

Pek çok reklam terimi için Tanses Gülsoy'un, Adam Yayınları'ndan basılan Reklam Terimleri ve Kavramları Sözlüğü'nü mutlaka edinmenizi öneririz. Bunun yanı sıra pazarlama kavramları için Ömer Baybars Tek tarafından hazırlanan ve en son Beta tarafından basılan Pazarlama İlkeleri kitabı yıllarca kütüphanenizde durmalı.

İnternet mecrasına yönelik olarak Bamm yayınlarından Aytaç Mestçi'nin Tıkanmak ya da Tık Almak kitabı önemli bir kaynak. Ancak, reklam ile ilgili olarak en önemli konu, yapılan reklamın ne anlattığnını ortaya konulduğu analizlerdir. Bunun için de kitapçılarda çok sayıda kitap var. Şahinde Yavuz, Mete Çamdereli, Rengin Küçükerdoğan, Banu Dağtaş'ın kitaplarını edinebilirsiniz. Medikal reklamcılık için Mediacat Yayınlarından çok önemli bir başlangıç-temel kitap yayınlandı. Ayla Okay'ın Sağlık İletişimi. Bunların yanı sıra internet üzerinden de sıkça takip edilmesi gereken, kavramların makaleler şeklinde ve tartışmalarla yürütüldüğü kişisel siteler ve günlükler de var. http://www.facebook.com/l/08608;www.batislam.comhttp://www.facebook.com/l/08608;selimtuncer.blogspot.comhttp://www.facebook.com/l/08608;www.temelaksoy.comgibi... Reklamcılık konusunda Mediacat, Rota, Optimum, Beta, Tablet, Ütopya, Es gib iyayınevlerinin yayınlarını takip edebilirsiniz. Okumak zararlı değil, faydalı bir etkinliktir. Yine reklamclıık konusunda Reklam Yaratıcıları Derneği'nin Bamm ortaklığında yayınlanan kitapları Beslenme Saati adın altında kitapçılardan mutlaka edinmeniz gereken kitaplardan. Güven Borça'nın Başka Akmerkez Yok; Fatoş Karahasan'ın Neden Herkes Futbol ve Reklamdan Anlar; Ersel Serdarlı'dan Reklam Yazmak; Onur Yanık'tan Yaratıcılık; Bülent Fidan'dan Reklam ve Karikatür; Adnan Algın'dan Faks Taxi & Sex; Erol Batislam'dan Raklemcı Tülrüsü. Takip edilmesinde fayda olan dergiler de var. Dergiler özellikle güncel bilgi aktardığı için internette takip etmenin yanı sıra pek çok bilgi, söyleşi ve haberi dergilerden izlemek gerekiyor. Reklamcılık, pazarlama iletişimi ve dijital medya ile ilgili:Marketing TürkiyeMedia CatAra SıraPİIPDigital AgeWorks Marka ile ilgili: The Brand Age Pazarlama ile ilgili:Pazarlama Dünyası Ekonomi: Capital Ve yine bazı tanımlar: Trend: Türkçesi yönelim. Eğilim olarak tanımlayanlar da var. Bir sürecin zaman içinde aldığı yön ve kazandığı ivme. Trendsetter: Yönetimi belirleyen, takip edilen. Trend analizi: Yönelimin çözümlenmesi. Satışlar gibi belli bir sayısal değişkeni, zaman içinde aldığı doğrultuyu ya da kazandığı eğilimi belirleyebilmek amacıyla belli aralıklarla incelemek.

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Mahir Ziya Hoca'dan
TANIMLAR 5

Son yıllarda iyice netleşen ajans tanımlar ıvar. Eskiden "tam hizmet ajansı" ve "butik ajans" kavramları büyüklük için; ""çizgi altı" (BTL) ve "çizgi üstü" (ATL) yaratıclıık için tanımlanırdı. Şimdi ise durum değişti. Tam hizmet ajansı artık neredeyse kalmadı.

Çünkü, tam hizmet ajansları prodüksiyon ve medya satınalma/planlama dahil tüm hizmetleri verirdi. Şimdi ise özellikle bu tür işler ajans dışında başka kurumlar tarafından yapılıyor. Günümüzde uzmanlık ajnasları devreye girdi. Sadece sağlık alanında hizmet veren "medikal ajanslar" Sadece kurumsal alanda hizmet veren "kurumsal iletişim ajansları" Büyük ajansların altında yer alarak, büyük ajansların çalışmadığı müşterilere hizmet veren "alt ajanslar" Sadece internet ve mobil mecralar üzerine uzmanlaşan "internet ajansları" Marka temelinde hareket ederek, marka danışmanlığı hizmeti de veren "marka iletişimi ajansları" gibi ayrımlar sözkonusu. Bunların yanı sıra daha alt tanıtım dallarına ayrılan Doğrudan pazarlama ajansları Etkinlik ajansları gibi yeni yapılanmalar da sözkonusu. Tabii ki tanıtım sektöründe bir de yıllardır değerli işler yaratan tasarım ajanslarını da mutlaka sektörün bir dalı görmek lazım. Grafik tasarım stüdyoları ile tasarım ofisleri. Bu nedenle eski ajnas kavramları da değişmiş durumda. Durum böyle olunca bazı dergilerde rastladığınız ilk 10 yaratıcı ajans gib itanımlamalar da geçerliliğini yitirmektedir. Gelinen noktada reklamverenin kendi ihtiyacına uygun olarak ajanslarını belirlemesinde fayda var.

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Mahir Ziya Hoca'dan
Radyo Araştırması

RTÜK tarafından 3-15 Aralık 2009 tarihlerinde, 21 il ve 124 ilçede gerçekleştirilen Radyo Dinleme Eğilimleri 2 Araştırmasında Türkiye genelini temsil eden 2600 kişiye yüz yüze mülakata dayalı anket uygulandı. İşte o anketen çıkan çarpıcı sonuçlar... RADYOYU RADYODAN DİNLEYENLER AZALIYORGENÇLER KRAL FM, ORTA YAŞLILAR TRT DİNLİYORREKLAMLAR VE ÇOK KONUŞAN SUNUCULAR DİNLEYİCİYİ BEZDİRİYOR BEŞ KİŞİDEN ÜÇÜ DÜZENLİ RADYO DİNLİYOR

Araştırma bulgularına göre, her beş kişiden üçü (yüzde 60) düzenli olarak radyo dinliyor. Radyo dinleyicileri hafta içinde günde ortalama 3.4, hafta sonlarında ise günde 3.2 saat süreyle radyo dinliyorlar. Hafta içinde radyo dinlemenin en yoğun olduğu saatler 09-12.00. Hafta sonları bu saatler 12.00 ile 15.00 arası oluyor. Televizyonların en çok izlendiği akşam saatlerinde radyo dinleme oranı da düşüyor. Saat 21:00’e kadar radyo dinleyenlerin oranı yüzde 26.5 iken, bu oran saat 24:00’e kadar yüzde 18.2’ye düşüyor. En uzun süre radyo dinleyenler günde ortalama 4.18 saatle Güneydoğulular. En az süreyle radyo dinleyenler ise Karadenizliler. RADYOYU RADYODAN DİNLEYENLER AZALIYORRadyoyu klasik radyo alıcılarından dinleyenlerin oranı 2007 yılında yüzde 88 iken, 2009’da bu oran yüzde 64’e geriledi. Dinleyicilerin yüzde 64’ü, radyo kanallarını klasik radyo alıcılarından takip ediyor. Yüzde 18.4’ü mobil telefon ya da cep telefonu, yüzde 15’i internet, yüzde 14.5’i uydu, yüzde 12.9’u ise mp3 çalar ve ev sinema sistemleri gibi yeni teknolojik vasıtalar aracılığıyla radyo dinliyor. Radyo kanalları, en fazla evde dinleniyor. Radyoyu evde dinlediğini belirten deneklerin oranı yüzde 62. Radyonun dinlendiği mekân olarak evlerden sonra işyeri ve araçlar geliyor. EN ÇOK DİNLENEN RADYOLAREn fazla dinlenen radyolar Kral FM (yüzde 32.7), TRT (yüzde 30.5), Power Türk (yüzde 10.3), Süper FM (yüzde 7.6), Slow Türk (yüzde 7.3), Best FM (yüzde 5), Alem FM (yüzde 4.8), Radyo 7 (yüzde 4.4), Radyo D (yüzde 3.9) ve Show Radyo (yüzde 3.6). GENÇLER “KRAL FM” DİYORGençler daha çok Kral FM’i, 40 ve yukarı yaşlarda olanlar ile profesyonel mesleklerde çalışanlar TRT radyolarını dinlemeyi tercih ediyorlar. Marmara ve Güneydoğu dışındaki tüm bölgelerde TRT daha fazla dinleniyor, Marmara ve Güneydoğuda ise Kral FM, TRT’den daha çok dinleniyor. RADYO MÜZİK VE HABER İÇİN DİNLENİYORBulgular, radyonun genel olarak (yüzde 49.7) müzik ve (yüzde 17.7) haberleri dinlemek için kullanıldığını ortaya koyuyor. Radyo dinleyicilerinin en fazla takip ettikleri programlar haber bültenleri, haber programları, değişik müzik türleri, dini programlar ve spor programları. TRT radyoları, sevilen müzikler, tarafsız haberler, kaliteli ve seviyeli yayınlar, net yayını, kültürel ve eğitici programlar ile Türkçenin güzel kullanılmasından dolayı tercih edilirken, Kral FM ve Power Türk’ün en fazla tercih edilme nedenini yayınladıkları müzik türlerinin dinleyiciye hitap etmesi oluşturuyor. Sevilen müzikleri çaldığı için Kral FM’i dinleyenlerin oranı yüzde 72.3, aynı nedenle Power Türk’ü dinleyenlerin oranı yüzde 67.5. DİNLEYİCİ NE DİYOR?Dinleyicilerin yüzde 38.6’sı Türkçeyi en iyi kullanan radyonun TRT olduğunu düşünüyor. Dinleyicilerin üçte ikilik bir kesimi, radyo yayınlarından memnun. Radyo yayınlarından rahatsızlık duyan yüzde 24 düzeyindeki kitlenin önemli bir kesimi, reklamların çok ve uzun olmasından şikayet ediyor. Bununla birlikte sunucuların çok konuşması, argo konuşmalar, niteliksiz müzik yayını, Türkçenin düzgün kullanılmayışı, yayınların ses kalitesinin düşüklüğü ve taraflı yayın gibi hususlar, dinleyicileri rahatsız eden noktalar olarak ön plana çıkıyor. RADYO REKLAMLARININ İZLENİRLİĞİDinleyicilerin yüzde 42.6’sı radyoda reklamlar başladığında kanalı değiştiriyor. Yüzde 31’lik bir kesim ise reklamları sonuna kadar dinlediğini belirtiyor. Araştırmada yer alanların yüzde 51.4’ü radyoların “kültür, örf ve adetlerimizi yaygınlaştırdığını”; yüzde 55.8’i radyo kanallarında Türkçe iyi kullanıldığı için dilimizin geliştiğini düşünüyor. Radyo dinleyicilerinin yüzde 49.1’i kadın ve çocuk programlarının radyolarda yeterince yer almadığını düşünüyor. EN FAZLA TÜRK HALK MÜZİĞİ DİNLENİYORMüzik türleri içinde en fazla tercih edilen Türk Halk Müziği (yüzde 61.5). Türk Halk Müziği tercih edenlerin yüzde 41’i TRT’yi, pop müzik tercih edenlerin yüzde 19.4’ü Kral FM’i, Türk Sanat Müziği tercih edenlerin yüzde 48.3’ü TRT’yi, arabesk tercih edenlerin yüzde 50.5’i Kral Fm’i dinliyor. DİNLEYİCİNİN PROGRAM TÜRÜNE GÖRE RADYO TERCİHLERİDinî programlarda en çok tercih edilen TRT oldu. TRT’den sonra Radyo 7, Burç FM, Akra FM, Meltem FM tercih ediliyor. Spor programlarında TRT’den sonra, Lig Radyo, Kral FM, NTV Radyo, Süper FM ve Radyo D geliyor. NTV Radyonun, ekonomi programları dinleniyor. Yabancı pop müzik alanında Power FM, Metro FM, Radyo Maydanoz ve Number One öne çıkıyor. Dinleyicilerin en fazla takip ettikleri program, Kral FM’de yayınlanan “Mehmet’in Gezegeni” (yüzde 7.5) ve “Harbi Kız” ile Alem FM’de yayınlanan “Matrax

9 Şubat 2010 Salı

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Mahir Ziya Hoca'dan
TANIMLAR 3 MESLEK İSİMLERİ...

Reklamcılık ya da tasarım işinde olanların da sıkça yanlış kullandığı tanımları aktaralım. Yaratıcı yönetmen: Yaratıcı yönetmenlik sanıldığının aksine bir meslek değildir arkadaşlar. Yaratıcı yönetmen adından da anlaşılacağı üzere bir birimi yöneten kişidir.

Kökeni reklam yazarı ya da grafik tasarım olabilir. Temel iş görevi tanımını da belirler: Yaratıcı ekibi, çalışması yapılacak işle ilgili olarak yönlendirmek ve işin yaratıcılık boyutlarını brifle bütünleştirmektir. Burada önemli olan yaratıcı yönetmenin aynı zamanda yaratıcı ekibin içinde olmasıdır. Reklam yazarı: İngilizceden doğrudan çeviri olarak kullanılan "metin yazarlığı"nın reklam yazarlığı ile ilgisi yoktur. Metin yazarı olan kişi herhangi bir alanda işi gereği sürekli olarak metin yazma görevi olan kişidir. Bu kişi TV'de, gazetede, özel bir kurumda olabilir. Reklam yazarı ise tamamen bir markanın iletişimi için reklam yazma göreviyle bir reklam ajansında bulunan kişidir. Sanat yönetmeni (art direktör): Art direktör sözcüğü Türkçe değildir. Tam karşılığı sanat yönetmenidir. Reklam sektöründe olduğu vurgusu için artık reklam sanat yönetmeni tanımlaması kullanılmaktadır. Grafik tasarım kökenlidir. Bireysel grafik tasarım yerine bir reklam ajansında ekiple (reklam yazarı) markalar için iletişim fikri oluşturan ve görselleştiren kişidir. Operatör: Bir grafik tasarımcı ya da bir reklam sanat yönetmeninin altında onun gerçekleştirdiği tasarımları baskı aşamasına getiren kişidir (eskiden MAC operatörü denirdi). Son yıllarda bu özel meslekte olanlara grafiker denilmesi doğru değildir. Operatörlük farklı ve gerçekten zor bir alandır. Grafiker ise temel sanat eğitimi dahil tüm grafik tasarım eğitimini tamamlamış ve görsel tasarım yapan kişidir. Sadece bilgisayar programlarını biliyor olmak grafik tasarımcı yapmaz.

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Mahir ziya Hoca'dan
TANIMLAR 2
Doğrudan pazarlama nedir? Öncelikle doğrudan pazarlama kavramının kapı kapı dolaşıp ürün satmak olmadığını hemen söyleyelim. "Doğrudan Pazarlama satış işlemini gerçekleştirmek veya arttırmak için tüketicilere kişiselleştirilmiş mesajlar yollama olanağı tanıyan, birden fazla iletişim kanalını kullanabilen, tüketiciyle karşılıklı iletişim kuran, ölçülebilir etkileşimli bir pazarlama sistemidir". Buradaki mesaj yollama sadece SMS değildir. Doğrudan pazarlamada tüketiciye uzaktan erişilebildiği gibi aynı zamanda onun bulunduğu mekana da ulaşıp, orada karşılıklı mesaj da verilebilir.

 Amaç satış değil, tüketicinin markayı bazen deneyimlerek tanımasını ve ona ilgi duymasını sağlamaktır. Satış Geliştirme nedir? Satış geliştirme pazarlama karması altındaki tutundurmanın bir alk dalıdır. Reklam, halakla ilişkiler, kişisel satış dışındadır. Sıkça sözünü ettiğiniz promosyon dağıtımı bir satış geliştirme faaliyetidir. Çekiliş, kupon gibi sistemler de satış geliştirme örnekleridir. Satış geliştirme, tüketiciyi satın almaya özendiren etkinliklerdir. Doğrudan pazarlama ile de karıştırılmamalıdır. Kurumsal kimlik nedir? Yine sıkça "logo" ile karıştırılan, karıştırılmas ad çoğu kimse tarafından yanlış kullanılan bir kurumsal kimlik şudur: "Pazarlamada, bir kurumun görünen yüzüne verilen isimdir. Kurumun kendini ifade etme şeklidir. Bu ifade belli sınırları çizilmiş ve genellikle değişmez bir ifadedir. Kurumu anımsatacak bir tasarımın ne ölçülerde ve nasıl kullanılması gerektiğini belirten kurumsal kimlik kitabı bu sistemin vazgeçilmez öğesidir. Kurumsal kimlik kavramı içinde amblem, logo, ofis dizaynına, çalışanların giyim kuşamı, konuşma tarzı, tüm kurumun içinde dışında temsilcilerin davranışları, araç üstü giydirme, antetli kâğıt, tabela, web sitesi, vefat ilanı, ambalaj tasarımı gibi kurum içinde bir kültür yaratacak ve kurum dışında da, o kurumun imajını somut olarak sunacak bütün öğelerin toplamıdır. Amblem ve logo: Geldik başka bir konuya. Yine karıştırılan bir konu. Amblem mi logo mu? Logo, amblemi de içine alan ve gerektiğinde kurumun adının da bir yazı karakteri ile yer aldığı bütünsel bir kimlik öğesidir. Amblem logo içinde bir simge, işarettir.

Logo içinde yer alan diğer öğe olan logotalptan bağımsız olarak da bir işaret olarak kullanılabilir. Örneğin, THY'nin daire içindeki kuş figürü amblemdir. Altında yer alan Türk Hava Yolları söcükleri logotayp, ikisi birden logodur. Bazı logolarda amblem ve logotayp birbirinden ayrılmazken, bazılarında amblem kullanılmayabilir. PR nedir? Siz de çok şaşıracaksınız ama ne yazık ki, bazı yeni müşteri görüşmelerinde PR kısaltmasını, eski araştırma kuruluşu olan PİAR ile karıştıranlara rastlıyoruz. PR, halkla ilişkilerin İngilizce başharflerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir kısalkmadır (Public Relations). Yani araştırma ile hiç ilgisi yoktur. Kalitatif, kantitatif nedir? Pazar araştırmalarında, iki türlü temel araştırma yöntemi vardır. Kalitatif ve kantitatif. Kantitatif: Önceden hazırlanmış bir soru formuna bağlı kalınarak, sayısal yorum ve genelleme yapılabilen araştırma türüdür. Niceliksel araştırma yönteminde, araştırılan konuya ilişkin, evreni temsil edecek örneklemden sayısal sonuçlar elde edilmektedir. Elde edilen sonuçlar üzerinde gerekli istatistiki ve matema-tiksel analizler yapılabilmektedir. Yani sayısal temelde sonuçlar veren.Kalitatif: Ölçme sayısal değerlendirmeden çok, nasıl sorunusun cevabını arayan, anlamlandırma ve yorum üzerine yapılan araştırmadır.--------------------

Genel İşletme Bilimi ve Kavramı, Reklam Makaleleri

Mahir Ziya Hoca'dan
LÜTFEN OKUYALIM ve NE İŞ YAPTIĞIMIZI ARTIK ÖĞRENELİM!
Sektörde bunca zamandır, bazı kavramların hala yanlış kullanılıyor olması şaşırtıcı. Aslında şaşırtıcı olmaması gerekir. Çünkü, her konuyu sadece internetteki bağımsız bilgi kaynaklarından (!) edinmek üzerine yapılanan yeni dünya düzeninde bu çok normal. İnsanların birbirlerine verdikleri örneklerin kaynağı olarak internetteki kanıtı olmayan söylemleri göstermelerinde asıl şaşırtıcı durum. Kısaca bazı kavramları aktarmakta yarar var. Kısaca diyorum, çünkü aslında bu mesleği yapıyorsak bunları daha detaylı bilmekte yarar var. Yine de kafa karışıklığını ortadan kaldırmak amacıyla kısa kısa anlatacağım. --------------- Pazarlama kavramı hala satış kavramı ile bir tutan, hatta bazen pazarlama kavramını satış kavramının ikamesi (şimdi bazıları "ikame" ne diye sorabilir; ellerine bir sözlük alarak bu meraklarını giderebilirler) olarak kullnan üst düzey yöneticiler bile var. Pazarlama, reklam ve marka gibi sosyal ekonomik konuların temellerini atan Amerikan Pazarlamacılar Birliği'nin tanımını verelim (bakın kaynağın neresi olduğu çok önemli; bilmem ne blogu demiyoruz). "Pazarlama, kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayabilecek mübadeleleri gerçekleştirmek üzere malların, hizmetlerin ve fikirlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin planlama ve uygulama sürecidir." Demek ki pazarlama kavramı sadece satış değilmiş. Pazarlama görüleceği üzere bir süreç. Ürünün her türlü planlaması ile başlayan, üretimi, geliştirmeyi, fiyatlandırmayı, dağıtımı, satışı kapsayan ve satış sonrası ile tekrar ürünü geliştirmek üzere başa dönen bir döngü. Satış nedir? Satış, pazarlama süreci içinde ürünün/markanın üreticiden/dağıtıcıdan kullanıcıya/ tüketiciye geçiş, yani değişim aşamasıdır. Para karşılığı o malın ya da hizmetin kullanım ve diğer haklarının tüketiciye devredilmesidir. Bu da demektir ki, satışın gerçekleşmesi bir plan çerçevesinde yapılır ve pazarlamanın altında yer alır. ------------ Peki reklam nedir? Kendine reklamcı diyen pek çok kişi ve reklamverenlerin pazarlama departmanlarının uzantısı olan reklam departmanlarında çalışanların çoğunun hala tanımını bilmediği bir mesleği yapıyor olmaları da şaşırtıcıdır bu ülkede. Reklam: "Bir marka, ürün, hizmet, kişi, kurum, mekan ve fikir ile ilgili olumlu davranışlar geliştirmek amacıyla, bedel ödenerek çeşitli mecralardan (kitle iletişim araçları) süre ve yer satın alınması suretiyle, kimin tarafından yapıldığı açıkça belli olan duyurulardır". Kurumsal reklam nedir? Kurumsal reklam ürün, hizmet ya da marka tanıtımı yapmayan, kurumun gücünü, hedeflerini anlatarak değerini ilgili hedef kitle nezdinde artırmak ya da toplumdaki mevcut imajını farklılaştırmak amacıyla mecralardan yer ve süre satın alınarak yapılan tanıtımlardır. Marka / Ürün: Yine karıştırılan ve çok tehlikeli kullanımlara neden olan bir diğer iki kavram da marka ve üründür. Üretici bir ürün üretip, ona bir isim koyup, ambalajlayıp pazara sunduğu anda ona marka diyor. Yanlış. O sadece pazarda yeni bir marka adayı, yeni bir ürün. Marka, tüketicini zihninde oluşan, soyut bir temel üzerine yapılanan ve somutluğunu da çeşitli faydalarla ortaya koyan bir yapıdır. Günümüzde yurtdışında artık neredeyse tüm kurumlar bilançolarında ürün değerleri dışında bir de soyut marka değerlerini hesaplatarak eklemektedirler. Dilerim soyut düşünceyi başka yerlerde kullanmak yerine kısa sürede markada da kullanmaya başlarız. Son olarak, ürün fiziksel ihtiyaçlara hitap ederken, marka tamamen duygusal ihtiyaçları giderir, diyelim, keselim. Daha fazlası "know how"a girer :) Halkla ilişkiler nedir? Bu tanımı da, halkla ilişkiler kavramını "basında haber çıkma" sananlara sunuyoruz efendim. "Halkla ilişkiler, kurumun/markanın/kişinin/mekanın kamuyu olumlu etkileyecek belli etkinlikler gerçekleştirmesi, bu etkinlikleri onlarla paylaşması, onlara duyurması, bu sayede kamu tarafında kendisi ile ilgili olumlu düşünce ve davranışların gelişmesini artırma yönünde gelen tepkileri değerlendirmesi ve yeni bir etkinlikle onların karşısına çıkmasıdır". Görüleceği üzere halkla ilişkilerin temelinde kurum ile ilgili olumlu bir imaj geliştirme amacı vardır. Bunun için de basında haber yayınlama kısmı sadece onlara duyurma kısmıdır. Asıl olay ise onlardan gelen tepkinin değerlendirilerek yeni bir aksiyona geçilmesidir. Mecra / medya: Kitle iletişim araçlarına tek tek mecra denir. Bunu mecralardaki k sunucular bile yanlış kullanmaktadır. Televizyon tek başına mecradır. radyo da, internet de... Tüm bu mecralara toplamda medya denir. Yani anlaşılacağı üzere medya çoğul bir kavramdır. Orman gibi. Sanırım artık kimse yanlış kullanmayacaktır bu sözcüğü. Müşteri / Tüketici: Sürekli karıştırılan iki sözcük de müşteri ve tüketici sözcükleridir. Müşteri satınalma noktasında ürünü/markayı bizzat bedel ödeyerek alan kişidir. Müşteri her zaman tüketici olmayabilir. Örneğin, anneler bebekleri için mama alırken bir müşteridirler. Mamanın tüketicisi ise bebektir. Aynı zamanda bir erkek tıraş kremi alırken kendisi için alıyosa hem tüketici hem de müşteridir. Buna da dikkat etmekte yarar var.

Seminer İptali

Ceyhun Akgün Özel Konseptli Adobe Seminerleri ANKARA Bölümleri İPTAL EDİLMİŞTİR



ANKARA SEMİNER İPTALI


Ankara'da 2010 kış, ilk bahar dönemi seminer programı iptal edildi.

Daha öncesinde anket düzenlenmiş bu anket vesilesiyle Ankara’da ençok InDesign ve PDF konulu seminerlerin yapılması istenilmişti. 14 Şubat tarihi konusunda ise, seminer bitişi 6 olarak yapıldı. Yani sevgililerin özel yemek programından 2 saat önce bitiyor. Her türlü hazırlık için yeterli bir zaman. Kimseyide bir tercihe zorlayamam. Pazar günü yapılmasınıda, yine Ankara'lı arkadaşlara özel hazırlanan bir anketle karar verdim. Cumartesi günleri yarım gün çalışma orada çok yaygın olmasından dolayı, Cumartesi günleri seminerlere gelemeyeceklerini söylemişlerdi. Siz öyle istiyosanız PAZAR olsun dedim ve bu sekilde gerceklestirdim.



Bunca yıldır benzer eğitim ve seminerler düzenliyorum ve ilk defa zamanını, yerini ilan ettiğim bir semineri iptal etme kararı aldım. Her seminerde de insanların en çok dertlendiği konu PDF ile ilgili konulardı oysa. Bu isteklerini yerine getiriyoruz ama taleb oluşmuyor. Orada salonu kiraladığımızdan ve diğer ulasım giderleriyle ciddi bir masrafın altına giriyorum. istanbuldan Ankara'daki bir seminer organizasyonu karşılığında bu alanla ilgili en can alıcı ve ciddi maddi kayıplara yol açan sektörel bir konunun eğitimine bu igisizlik bir çok acıdan beni düşündürüyor.

Ankara'da Renk Yönetimi, Photoshop Seçim Teknikleri gibi Türkiye'nin bir başka noktasında dahi gerçekleştirilmeyen seminerleri yapacaktım. İstanbulda yine benim tarafımdan gerçekleştirilen bu seminerler hak ettiği ilgiyi toplamıştı. Seminerler sonrası tekrarları sorulan etkinlikler olmuştu. Ankara'dan çok davet almış, ısrarla çağrılmıştım.

Söz konusu yapılacak tüm etkinlikleri bu dönem itibariyle iptal edilmiştir. Bu konulara ihtiyacı olan kurum veya kişiler, bulundukları bölgede ki profesyonellerden eğitim alabilirler.

4 Şubat 2010 Perşembe

Bu Bir Eğitim Hizmetidir




Ceyhun Akgün Özel Konseptli Adobe Seminerleri

14 Şubat Pazar, ANKARA, Türk İngiliz Kültür Derneği

Ezberci bilgilerinizi bir kenara atın, onlara ihtiyacınız olmayacak!

Tasarımlarınızı hazırladınız, büyük bir heyecanla baskıya gönderdiğiniz. Matbaanın baskı öncesi biriminden işiniz geri gönderildi ya da incelenmeden öylece basıldı. Baskıdan çıkan iş hatalı ve teknik olarak işin üzerinde düzeltilmesi gereken noktalar var. Zaman, para kaybettiniz. Baskıya, teknik hatalardan arındırılmış ve doğru seçeneklerle hazırlanmış bir PDF göndermek ister misiniz?

PDF hakkında tüm bilmek istedikleriniz, uluslararası baskı standartları doğrultusunda yapılması gerekenler. Acrobat aracılığıyla, yapılan bir PDF üzerinde inceleme, hataları giderme, belirli standartlara yönlendirme. Bu güne kadar FreeHand MX ağırlıklı sahip olduğunuz baskı öncesi hazırlık bilgileri yerine InDesign, Illustrator ve PDF'in hayatımıza girmesiyle çok daha yeni ve özel bilgiler eklendi. Bunları bu seminerde öğrenebilirsiniz.

İyi hazırlanmamış bir PDF, gözden kaçan hatalı bölgeler maddi ve zaman kaybıyla tüm planınızı alt üst edebilir. Photoshop, InDesign, Illustrator, Acrobat PDF ile baskı öncesi hazırlık teknikleri, doğru PDF hazırlama, PDF ayarlarını değiştirme ve farklı işlere göre editleme bu seminerde sizlerle paylaşılacaktır. Gözden kaçırdığınız önemli bir noktada, PDF için hazırlanan belgenin nitelikleri. PDF özel bir taşıyıcıdır. Siz nasıl bir hazırlık yapmış iseniz, PDF formatı aynen bu özellikleri taşır ya da tercihleriniz doğrultusunda dönüştürür.

Photoshop'un Color Settings ayarları ile oluşturulan Renk Profillerini PDF iş akış süreçlerine dahil etme. Temel renk yönetimi sistemini anlama, kurgulama ve bu ayarları her PDF içinde JOP OPTIONS içine gömme. Acrobat Distiller ayarları, bu ayarları özelleştirerek kağıda göre, üretim biçimine göre özel seçenekleri kullanma ve bu ayarları paylaşma bilgileri.

Amatör ve profesyonel tüm sektör çalışanlarınının ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hazırlanan bu seminer sizler için ANKARA’da düzenleniyor.

Seminer Salonu: TÜRK - İNGİLİZ KÜLTÜR DERNEĞİ Seminer Salonu Bestekar Sokak 32, 06680 Kavaklıdere / Ankara

Kroki: Krokiyi Görmek İçin Lütfen Tıklayın

Tarih: 14 Şubat Pazar

Saat: 12:00 ve 18:00 Saatleri Arası

Giriş Ücreti: 20 TL. (Gitti Gidiyor.com üzerinden Kredi Kartı ile satın almak için tıklayın)

Diğer ödeme seçenekleri, banka havalesi ve posta çeki hesabı. Bu bilgileri ve seminere katılım hakkında diğer bilgiler için LÜTFEN TIKLAYIN

Seminere Kayıt Olmak İçin: Katılmak istediğiniz seminer konusunu lütfen seçerek formu doldurunuz. LÜTFEN TIKLAYIN


Panelist: Ceyhun Akgün

Masaüstü Yayıncılık Eğitmeni
http://www.adobebilgi.com/
[Valid Atom 1.0]